Duyurular
3 Mart 2025 tarihi itibarıyla TEFAS’ta işlem gören ileri valörlü fonlarda, minimum talimat tutarı 100 TL olarak uygulanacaktır. Detaylı bilgi için Medya ve Blog/Duyurular sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.

Kurumsal Yatırımcı - Portföy Yönetimi Zirvesi

1.04.2022

Moderatör Yiğit Onat, konuşmacılara "Hem ekonomik hem de jeopolitik faktörlerin oynaklık yarattığı bir döneme girerken Türkiye olarak ne kadar hazırlıklıyız?" sorusunu yöneltti.

Enflasyonun en önemli gündem olduğunu belirten Nilüfer Sezgin, "2020 yılının ikinci yansından beri enflasyonda yükseliş eğilimine girdik. 2021 yılının ilk yansına kadar arz unsurları burada devredeydi, tedarik zincirleri, enerji fiyatlarındaki yükseliş, pandemi nedeniyle çeşitli üretim tesislerinin kapanması ve bunların da arzda yarattığı bir takını darboğazlar enflasyonu yükselten unsurlardı. Ama geldiğimiz noktada 2021 yılının ikinci yansıyla başlayan süreçte talep de enflasyonu artırmaya başladı. Buna Rusya-Ukrayna savaşı da eklenince tahmin edilenden daha keskin bir enflasyonist ortama girmiş olduk," dedi.

ABD Merkez Bankası (FED) tutanaklarında sadece faiz artınını değil aynı zamanda bilanço küçülmesiyle de ciddi bir parasal sıkılaşıııa ortamına girildiğinin de görüldüğüne dikkat çeken Sezgin, "1970lerde yaşandığı kadar sert bir faiz artının sürecinden şu anda bahsetmiyoruz. Örneğin Fed'in faz artırımında halen enflasyonun altında bir faizden bahsediyoruz. Bu yüzden gelişen piyasalar üzerindeki etkisinin biraz daha ılımlı olacağını değerlendiriyoruz," diye konuştu.

Türkiye'nin bu sürece girerken birkaç tane avantajı olduğuna işaret eden Sezgin, "Biri Türkiye portföy akımlan açısından zaten ciddi bir çıkışı yaşadı, çok yüklü pozisyonlar yok. Finansal sıkılaşma sürecinden bu anlamda İtiraz daha korunaklı olabiliriz. İkincisi Merkez Bankası uluslararası yatının pozisyonunu yayınlıyor, 2017 yılında burada çok ciddi bir yükseliş yaşanmıştı. Birçok uzman da bunun bir kur hareketinin öncüsü olduğunu söylemişti. O güne kıyasla baktığımızda uluslararası yatırım pozisyonunda ciddi bir iyileşme var. Bankalar ve özel sektör ciddi şekilde dış borç azaltımı yaptı. Dolayısıyla bu anlamda biraz daha korunaklı giriyoruz,'* diye konuştu ve ekledi: "Diğer taraftan ülkemizin enflasyon dinamikleri en fazla zorlayacak alan olarak önümüzde duruyor."

Onat, "Enflasyon davranış eğilimlerini kıran nedir? Genel fiyat endekslerinde ne zaman bir zirve görebiliriz?" sorularını Fatih Keresteci ye yöneltti. Fatih Keresteci, "Enflasyon beklentisi kendi kendini besleyen bir döngüyle hareket ediyor. Enflasyonla mücadele etmek lazım, mücadele kolay bir olgu değildir. Mutlaka disiplin ve ısrar gerektirir. Bir yerde kontrolü kaybederseniz, onun geri dönüşü olmaz. Birinci bakış açım bu," diye konuştu. Keresteci ikinci olarak, Türkiye'de 2000'li yılların ortasından itibaren enflasyon sorunu yaşamadığını, dünyada ise 80li yılların ortasından itibaren enflasyon olmadığım hatırlatarak, "O yüzden farkındalık olmadığı için birden bir enflasyon sorunu ortaya çıkınca dünya gözüne ışık tutulan tavşan moduyla yaklaşıyor," dedi.

Pandeminin dünyada paradigmal bir değişiklik yarattığını belirten Keresteci, "Ortada yapısal bir sorun var ve bu sorun bugünden yarına değişmeyecek gibi. O yüzden tipik gelişmeye alıştığımız gibi Merkez bankalarının bu gelişmeye faiz artırarak reaksiyon göstermeleri çok doğal bir şey ama burda da bir sorun var. 70li yıllardaki ABD'deki o stagflasyonist (ekonomik durgunluk+enllasyon) süreci incelemekte yarar var. Faiz artırmak doğru yöntem mi bilmiyorum," diye konuştu. Pandemi sonrasındaki normalleşmenin her sektöre aynı davranmadığını kaydeden Keresteci, "Bazı sektörler çok iyi performans kaydetti. Bazı sektörler çok kırılgan. Turizm mesela çok kırılgan. O tarzdaki sektörlerin şu an karşı karşıya kaldığı riskler çok büyük. Türkiye'de bu hikâye homojen bir etki yapmayacak. Bazı sektörleri iyi, bazı sektörleri kötü etkileyecek," dedi. Artık karları hesaplarken hisse başı kar, EBITDA, brüt kar gibi kavramlar yerine yeni dönemde yerine koyma maliyeti ne bakıldığını söyleyen Keresteci, "Satmış olduğum üründen elde etmiş olduğum parayla aynı stoğu yerine koyabiliyor muyum?" dedi. Onat, bir diğer sorusunda konuşmacılara "FED faiz artımlıları daha hızlanabilir ıııi? Ülkemizde alışılagelmiş makro ihtiyati politikayla ilerliyoruz, bu bizi nereye götürür?" diye sordu. Sezgin, enflasyon dünyada çok ciddi belirsizlik taşıdığını belirterek, "Enflasyon dünyada ortalama 6 civarında, bu l()'a gidebilir diye hesaplanıyor. ABD için Fed'in tahminlerine bakarsanız %4'iin biraz üzerinde seneyi bitiririz. Gelecek sene de normalleşir diye bekliyor. Piyasa Eklentilerinin bunda çok kopuk olmadığını görüyoruz. Genel olarak biraz daha yükselip sonra normalleşecek diye Ekleniyor," dedi. Sözkonusu Eklentileri destekleyen unsurlar yanı sıra aleyhte olanlar da olduğunu ifade eden Sezgin, "70'lerde enflasyona reaksiyonda geç kalınmış, bu yüzden de daha fazla faiz artırımının gecikmeli olarak yapılması gibi bir maliyet ortaya çıkmış. Acaba şimdi de aynı maliyet ortaya çıkar mı? Bir yandan FED hızlı hareket edecek,şahinleşti diyoruz ama bir yandan da o şalıinlcşen FED bile şu anda enflasyonun ötesinde faiz artınını yapmıyor, gecikiyor, ileride daha fazlasını yapmak zorunda kalacak gibi endişeler var. Enflasyonda bir kırılma yaşanıyor gerçekten, ama bu bizi nereye götürecek, net değil," dedi. Gelişmiş ülke merkez bankalan "çok ciddi bir kredibilite biriktirmiş durumda' olduğunu belirten Sezgin, "Eskisine kıyasla daha az faiz artırımı yaparak da geçmişte yarattıklan etkiyi yaratma kabiliyetleri var. Bunun da test edileceği bir döneme giriyoruz. Savaş uzar, emtia fiyatlarındaki yükseliş katmerlenir veya daha uzun soluklu olur gibi unsurlar önümüzdeki dönemde enflasyona baskı yaratabilir, öngörülen seviyelerin de üzerine çıkarabilir. Şu anda yaz aylarında zirve yapması, sonra kademeli olarak düşmesi ve 2023 yılında normalleşmesi, Enim gördüğüm kadarıyla, aşağı yukarı kabul gören bir senaryo ama ciddi riskler var," dedi. Büyüme göstergelerinde önemli bir yavaşlama sinyali olmadığı dikkate alındığında FED'in enflasyona öncelik verip 50 bazla puanla devam edeceği tahmininde bulunan Sezgin, "Enflasyonla ilgili her türlü ipucuna bakarak faiz artımı sürecini hızlandırabilir veya yavaşlatabilir. Aynı şey bilanço daraltma süreci için de geçerli," dedi. olduğunu söyleyen Sezgin, "Bir sene öncesine baktığımızda enflasyonda 40 puan artış var. Bunu da bileşenlerine ayınrsak enerjiden gelen yüklü bir bileşen var, gıda fiyatlanndan geliyor, doğrudan kurdan etkilenen veya etkilenme oranı fazla olan dayanıklı tüketim malı gibi gruplardan veya ulaştırma hizmet gibi gruplardan büyük ölçüde enflasyonu açıklayabiliyoruz. Böyle bakınca resme, sanki arz unsurları belirliyomıuş gibi bir sonuç ortaya çıkıyor. Ama o tespiti yaparken biraz dikkat etmek lazım çünkü bu geçişkenlikler daha düşük olabilirdi," dedi. Sezgin şunlan söyledi: "Düşük faiz uygulamamız sebebiyle geçen yıl Eylül’den yıl sonuna kadar enflasyonda ciddi bir yükselişi yaşadık. Bunun üzerine yeni yılla birlikte emtia fiyatlarından gelen baskı, Rusya - Ukrayna savaşının etkileri de buna eklendi. Biz önümüzdeki dönemde enflasyonun biraz daha yükselebileceğini sene sonunda ise baz etkileriyle bir miktar gerileyeceğini hesaplıyoruz. Gelecek sene itibariyle de düşüşün süreceğini öngörüyoruz. Piyasa beklentilerine de bakıldığında benzer bir durum görüyorum." Şokların etkileri gidince enflasyonun eski ana eğilimine dönüp dönmeyeceğinin de bilinmediğine işaret eden Sezgin, "Çünkü ciddi bir kınlına yaşanıyor olabilir. Enflasyonda ciddi bir atalet oluşuyor olabilir. Dolayısıyla ben bizde de bu beklentiler üzerinde bir miktar yukarı yönlü riskler olduğunu düşünüyorum. Bu enflasyona rağmen biz politika faizini değiştirmiyoruz. Genel olarak faiz seviyeleri enflasyonun oldukça altında. Buna rağmen döviz kuru istikrarını sağlamayı başarıyoruz. O da kur korumalı mevduat sistemi (KKM) ile oluyor," dedi. Sezgin, "Normal şartlarda bu tek başına en azından bir yıl gibi bir periyoda baktığımız zaman döviz kuru istikrarını bu yöntem sağlayabilir görünüyor, fakat savaşın etkileri ve enerji fiyatlarının savaş öncesinde de yükselmeye başlamasıyla biz cari açık beklentimizi yukarı revize ettik. Sadece negatif reel faiz ortamındaki yurtiçi yerleşik kaynaklı döviz talebinin değil aynı zamanda bu dış açığın finansmanıyla da ilgili bir ihtiyaç ortaya çıktı. Sadece kur korumalı mevduat değil aynı zamanda rezen' yönetimi de önem kazanıyor," diye konuştu. Onat, KKM’nin bütçe üzerinde yük oluşturacağım düşünüyor musun? sorusunu yönelttiği Keresteci, "Bütçe üzerinde hem KKM kaynaklı hem enerjideki küresel fiyatlardan gelen baskının yurtiçi fiyatlara yansımasını engellemek üzere bir takım sübvansiyon mekanizmaları var. Bu kanallardan bütçe üzerine alınan bir takım maliyetler var. KKM'nin ne kadar maliyetinin olacağı konusu tamamen doların nerede olacağıyla ilgili. Ben biraz daha kurda yükseliş olabileceğini ama bu bütçe dengelerini yerinden zıplatacak, mali dengelerle ilgili endişe yaratacak boyutta olacağını düşünmüyorum", diye cevap verdi. Buna karşılık, 2021 yılındaki büyümenin ardından bu sene ekonomide bir yavaşlama görüleceğine dikkat çeken Keresteci, "Bütçe yapımızda dolaylı vergiler ağırlıkta, büyüme ve iç talep gelişmesiyle de çok ilintili, oradan kaynaklı olarak bütçede gelir tarafında bir yavaşlama görebiliriz. Ocak-Mart döneminde bir defay a mahsus gelir kazanımdan vardı, onları da devreye soktuğumuz zaman bütçe açığı hem hedefin altında hem de bizim tarihsel gelişimi incelediğimiz zaman oldukça düşük seviyelerde, dolayısıyla orada ben bir alan olduğunu düşünüyorum," dedi Onat'ın "Dünyada güç odaklı bir döneme giriyoruz, dış ticaretimizi geliştirmek için ne fırsatlar var, enerji koridorunda bir oyuncu olarak kendimizi nereye taşıyabiliriz?" sorusunu da Keresteci şöyle cevapladı: "Çin'in dünyaya verdiği dezenflasyon artık enflasyon yaratmaya başladı, çünkü anık kendi içlerinde 1x41i bir tüketim hacmiyle ortaya çıktı. Bu yüzden enflasyonun yapısal bir mesele olduğu kanaatindeyim ve merkez bankaları ile bugünden yarına çözülebilecek bir sorun olduğunu düşünmüyorum." Türkiye ekonomisinin ise son 3-4 senede dünya tarafından "örtülü bir ambargoya" maruz kaldığını ifade eden Keresteci, geldiğimiz noktada Türkiye'nin jeopolitik önemi öne çıkabileceğinin altını çizdi ve şöyle konuştu: "Avrupa enerji kanallannı çeşitlendirmek istediği zaman Türkiye öne çıkacak. Doğu Akdeniz'deki gaz rezervlerinin, Kuzey Irak’taki rezervlerin taşınması, Azerbaycan'daki, Türkmenistan'daki stoklann taşınması transit hikâyeyi beraberinde getirirken, aynı zamanda Türkiye'nin buradaki gaz rezervlerinden pay alma ihtimali bizi ayrı bir yere götürebilir. Döngüyü tersine çevirmekle kırılganlık bıçaksırtı bir denklemde." Pandeminin yeni kavranılan hayatımıza soktuğunu kaydeden Keresteci, "Tüketiciye yakın olma" kavramı ile lojistiğin önem kazandığını, "emtia milliyetçiliği" kavramı ile gıda güvenliğinin önemli bir kavram olduğunu, Türkiye'de bunun yanı sıra finteklerdeki gelişime de dikkat çekti. Rusya'ya getirilen yasaklara işaret eden Keresteci, "finansal teknolojiler, blokzincir, blokzincirin getireceği teknoloji, siber güvenlik ön plana çıkacaktır. Bu alanlarda Türkiye fena gitmiyor," dedi.

Bunlar da ilginizi çekebilir

17.02.2025

İş Portföy'ün IPJ Fonu, elektrikli araç sektörüyle bir ayda %4,26 getiri sağladı

15.02.2025

Dönemsel Ekonomik Göstergeler - Şubat 2025

2024 yılının ilk 9 ayında yıllık ortalama %3,2 büyüyen Türkiye ekonomisinin 2024’ü %3’ün bir miktar altında bir reel GSYH artışı ile tamamladığını düşünüyoruz. Bu yıl ise riskler aşağı yönlü olmakla birlikte büyümenin %3,5’e hızlanmasını bekliyoruz. Yılın ilk yarısında görece daha zayıf bir büyüme öngörürken, ikinci yarıda ise faiz indirimlerinin etkisinin de devreye girmesi ile ekonomik aktivitenin hız kazanabileceğini değerlendiriyoruz.

29.01.2025

Şampiyon Fon Yöneticilerinden Yatırım Stratejileri

Hisse Senedi Portföy Yönetimi Bölüm Müdürümüz Nuri Oğuz Ayhan, CFA Ekonomist Dergisi'nin ocak sayısında 2024 yılı emeklilik fonları hisse senedi kategorisinde şampiyon olduğumuz fonların başarısını ve 2025 yılı beklentilerini anlattı.

Tüm soru ve görüşleriniz için

Hemen Arayın!

0 850 290 31 73Hemen Arayın!